Bari bu milletin ıstırabına saygı duyun beyler! |
Bayramı
Anadolu'nun şirin bir ilçesinde geçirdim. Bulunduğum ilçede tanık
olduğum olaylar, muhatabı olmadığım halde beni oldukça rahatsız
etti. Ankara'nın neden Anadolu insanının gözünde "en kara"
olduğunu bir kez daha anladım. Ne bakanlar kurulu ne de İçişleri Bakanı, kurban derilerini toplama yetkisini THK tekeline veren genelgeyi imzalarken, bu uygulamanın Anadolu'nun en ücra yerleşim merkezlerine varana dek resmi bir tacize dönüşeceğini düşünmüyordu sanırım. Fakat dönüştü işte. Sadece tacize değil,
yer yer Tek Parti döneminin o karanlık günlerini hatırlatan hak gaspına
bile dönüştü. İşin en vahim tarafı,
güvenlik güçlerinin "deri gaspına" alet edilmesiydi. Düşünebiliyor
musunuz; görevi vatandaşın güvenlik ve asayişini sağlamak olan
kolluk güçleri, görevlerinin tam tersi bir işi yapmakla, yani vatandaşı
taciz ve rahatsız etmekle görevlendiriliyordu. Böyle kirli ve haysiyet
kırıcı bir işe zorlanmaktan ne denli rahatsız olduklarına bizzat tanık
oldum. Olay şu: İlçenin iki girişini de güvenlik güçleri tutmuş. Çocukları gezdirmek için ilçenin 10 km. dışındaki mesire yerine gidip döndüm ve yolun diğer şeridinin trafiğe kapatılarak geçişin tek şeritten verildiğini fark ettim. Önce asayişle ilgili rutin bir uygulama sandım. Fakat kuyrukta
beklerken olayın aslını iki önümdeki köy dolmuşundan indirilen ak
sakallı amcanın çuvalındaki deri üzerine kopan gürültüden anladım.
Mesele "post kavgasıymış" meğer! O karda kışta yola
dizdikleri vatan evladının orada bulunma gerekçesi asayişi sağlamak
değil, vatandaşın aracını durdurup deri teftişi yapmakmış. Bu iş için görevlendirilen
askerlerin ve komutanlarının yüzüne baktım; yaptıkları işten hiç
de memnun görünmüyorlardı. Gerçekten yüzlerinde ıstırap ifadesi
okunuyordu. Nasıl ıstırap duymasınlardı ki? İstemeden de olsa
vatandaşın bayramını zehir etmekle görevlendirilmişlerdi.
Kendilerine sorsanız savunmak için öne sürecekleri tek mazeretleri
olabilirdi: "Emir kuluyuz!" Bu şahit olduğum
olay. Bir de kulaklarımla bizzat yaşayanlardan duyduklarım var. Anlatılanlara
bakılırsa köylerde deri tacizi daha vahim boyutlara varmış. Bazı muhtarlar,
derilerini THK'ya vermeyenlerin kapılarına jandarmayla dayanmışlar. Bu
şekilde bir tacize dahi boyun eğmeyen yaşlı bir köylü, muhtarın
kendisini bir köşeye çekip şöyle öğüt verdiğini de naklediyor:
"Şimdi derini vermezsen, yarın hizbullahçı der yakana yapışırlar.
Gel beni dinle, başına iş alma!" Yaşlı amca bir yandan bunları
anlatıyor bir yandan da ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Şu anlattıklarımı
dinledikten sonra, siz olsanız ağzınızın tadı kalır mı? O bayram
size de zehir olmaz mı? Bana zehir oldu. Bu
insanların böylesine itilip kakılmalarına gönlüm razı gelmiyor.
Kendi işinde gücünde olan bu insanları taciz edip bayramını zehir
edince, kimin eline ne geçecek? Trajikomik olaylar da
olmuyor değil bu uygulamalar sırasında. Bizzat olayın kahramanından
dinledim. Bir köyde kolluk güçleri bu piri faniden derisini isterler.
Bizim ihtiyar sert çıkar "Yakarım THK'ya yine koklatmam, ben
derimi istediğim yere veririm!" der. Meğer gelen astsubay da aynı
fikirde değil miymiş? O da kendi kurbanının derisini güvenmediği THK
yerine ilçenin cezaevindeki yoksul mahkumlarına bağışladığını söyler. Ya, işte böyle! Şimdi sormakta haksız
değil mi vatandaş bu genelgeyi çıkararak bayramı kendisine zehir eden
siyasi akla: "Sen sadece ağzımızın
tadını bozmak için mi varsın?" diye. Halk sizden umut kesmiş
beyler! Gölge etmemenizi istiyor, başka ihsan istemiyor. Gönlünce
ibadet etmeyi, gönlünce kurban kesmeyi, gönlünün çektiği yere iç
rahatlığı içinde korkutulmadan, taciz edilmeden derisini vermeyi
istiyor. İhsan-ı şâhânenizi istemiyor. Bu halk yorgun beyler, bu halk üzgün ve bezgin! Daha fazla üzerine varmayın bu mazlum halkın. Bırakın biraz başını dinlesin. Dişinden tırnağından artırıp okul yaptırır, kapatırsınız. Kızını okula gönderir
örtülü diye kapıya koyarsınız. Oğlunu İmam Hatip'te okuttu diye üniversite
yarışına bilmem kaç puan geriden başlatırsınız. Hasbelkader, kurduğunuz
barajları ve koyduğunuz engelleri aşarak yükselen içinden çıkardığı
siyasetçilerini ayak oyunuyla kündeye getirirsiniz. Dişin tırnak
biriktirip "aman faize bulaşmasın" diye titrediği tasarruflarıyla
kurduğu şirketleri fişler ve boğmaya çalışırsınız. Bu da yetmez,
namazına, ezanına, kurbanına karışırsınız. Hatta bazıları hızını
alamayarak dinine, imanına, Kur'an'ına hakaret eder. Alplerde villası, İsviçre'de
banka hesabı, ABD'de dairesi yok ki, kimileri gibi başı sıkışınca
oraya kaçsın. Allah aşkına, bırakın
da biraz başını dinlesin şu çilekeş millet. Bu milletin ıstırabına birazcık olsun saygı duyun beyler! ( 20 Mart 2000 ) |