Yeni Yüzyıl, 20.06.1998

Tesettür Yasağı: İnsanlık Dramı

Ali Bayramoğlu

İçinde değilseniz, yakından takip etmiyorsanız, bazı tv kanallarını seyretmiyorsanız, farklı gazetelere göz atmıyorsanız; yaşanan dramı ölçme, hissetme imkanınız da olmamıştır.

Sözünü ettiğimiz, üniversitelerde yaşanan fekalet, tesettür yasağı ve sonuçları.

Yetmiyor...

Tesettür yasağını; bir ilkellik, 28 Şubat mantığının İslami görünürlülüğü imha etme planının vahim sonuçlar doğuracak bir aşaması, devletin özel hayata müdahale etmesinin, dini alana nerdeyse "dini bir tefsirle" karışmasının en açık örneği, insanların niyetinden yola çıkan laik yüzlü resmi fondamentalizmin iç yüzü olarak yorumlamak yetmiyor...

Yetmiyor...

Zira, yaşanan bir insanlık dramıdır.

Tessettürlü oldukları için okullarından atılan öğrencilerin sayısı 100 geçti; yüzlercesi sınavlara alınmıyor; yüzlercesi sınavlar öncesi, tüm sınav dönemini kapsayacak uzaklaştırma cezaları alıyor. Dışlanıyor, aşağılanıyorlar. Dün solcu öğrencilerin başına geleni yaşıyorlar. Meydanlarda dayak yiyiyor, hakları gasp ediliyor, binlerce gencin.

Önceki gün Bursa'da olup bitenler yaşanan dramı bir kez daha apaçık sergiledi.

Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi diploma töreninde, okulu birincilikle bitiren tesettürlü öğrenci Hatice Topçu ve üçüncülükle bitiren diğer tesettürlü öğrenci Zeynep Samuk'un yerine, başka öğrenciler 1. ve 3. ilan edildi. Bununla da kalınmadı, bu iki öğrenciye tesettürlü oldukları gerekçesiyle diplomaları bile verilmedi.

İrtica ile mücadeleye, üniversite yönetiminin katkısı ne de müthiş!

Kullanılan yöntem, "özgür düşünceyi, özgürlüğü, şeffaflığı simgelemesi gereken bilim adamı" imajına ne kadar uygun!

Olup biteni tersten okuyanlar, bir ideolojik kavga olarak niteleyenler, İslamcıların meselesi olarak tanımlayanlar ve böylelikle doğrulayanlar var...

Oysa, olup bitene tepki duymak için ne siyasi tavır gerekiyor, ne siyasetle ilgili olmak, ne muhafazakar, ne de demokrat olmak...

İnsan olmak yeterli...

Tesettürlü öğrencilerin, tesettürlü olmayan sınıf arkadaşları gibi...

Görmek gerekirdi ödül tören salonunu; bütün öğrencilerin töreni bırakıp, hakları gasp edilen arkadaşlarını dakikalarca alkışlamalarını...

Görmek gerekirdi, "Biz dört yıl beraber okuduk, bu onların da hakkı" diye kürsüye çıkıp mezuniyet belgesini almayı reddeden İslami kesimden olmadıkları aşikâr gençleri...

İki tesettürlü genç kıza sarılıp ağlayan "laik" arkadaşlarını görmek gerekirdi...

Hatice'nin yerine 1. ilan edilen Nihat'ın, "Hatice Topçu benden 5 puan öndeydi ve birincilik onun hakkıydı; kalem oyunlarıyla beni birinci yapıp onu dereceye bile sokmadılar. Birincilik onun hakkıdır. Hakkı gerçek sahibine iade etmek istedim; ama kabul etmedi..." deyişini duymak gerekirdi...

Bütün bu tepkiler hiç bir şey anlatmıyor mu size?

Haksızlığın, zulmün bahanesi, gerekçesi olmadığını; sistemden beslemeyen hemen herkesin olup bitene nefretle baktığını; kamu otoritesinin tehlikeli bir oyun oynadığını; yaş ortalaması 22 olan bir ülkede bile cebri yönetim anlayışının ne denli nefretle karşılandığını...

Bilin ki rüzğar, özgürlükten, birlikte yaşamadan, demokrasiden yana yön değiştirecek...